Şu yazımda bahsettiğim ve geçen hafta ilk kitabı okuyarak rafa kaldırdığım kitaplarımdan ikincisine geçtim. Ben kitap ne kadar sıkıcı yada konusu ne kadar akmasa da elimden bırakmadan okuyan, en azından emeğe hak veren bir okuyucuyum. Ama hayatımda çok ender olarak birkaç kitabı okumadan bırakmışımdır. Bu kitap da o listede yer alarak okunmadan bırakıldı. Kitap hakkındaki bilgilere bakalım.
Kitap Koridor Yayınları tarafından Aşka Bir Şans adıyla 2010 yılında yukarıdaki kapakla raflarda yerini aldı. Yazar Georgette Heyer tarafından 1934 yılında The Convenient Marriage ismiyle aşağıda yer alan ilk kapakla yayınlandı. Kitap daha sonra bir çok değişik kapakla yayınlansa da orjinal kapak aşağıda gördüğünüz şekildedir.
Kitabın Konusu:
Evlenme vaktinin geldiğine karar veren Kont Rule, kendisi için en mantıklı ve uygun olan seçimi yaptı. Eş olarak seçtiği Leydi de Kont’un teklifini kabul elti. Fakat Leydinin düşünmeden hareket eden aceleci ama çekici kız kardeşi Horatia’nın başka planlan vardı. Ablası Lizzie sevdiği adamla evlenirse, kendisi de Kont’la evlenebilirdi! Horatia’nın cesareti, ailesini şaşırtmakla kalmadı, Kont’un da aklını karıştırdı. Horatia, Kont için en uygun eş olmayabilirdi ama bir insanın onun yanında sıkılmasına imkân yoktu.
Kitabı yorumlamaya gelince; okuduğum en kötü romanlardan biriydi. Kitabın arka kısmında 'parlak bir zekanın ürünü olan diyaloglar' diye yazıyor. Kitaptaki diyaloglar o kadar yoğun ve sıkıcıydı ki, okurken sanki ben konuşuyorum gibi çenem yoruldu.
Kitapta hizmetçiden tutunda sokaktan öylesine geçen bir adamın en derin düşüncelerine bile yer verilmiş. Yazar kitapta adı geçen her kişiye kitapta diyalog verince, kitap adeta bir tiyatro senaryosuna benzemiş. Kitapta çok fazla karakter yer alması ve kitabın ilk sayfalarından itibaren sizi bu karakter karmaşasının içine çekmesi, kitabın en negatif özelliği.
İtiraf ediyorum kitabı sadece 7. bölüme (99.sayfa) kadar okudum. Ancak bu bile kitabı elimden bırakmam için yetti de arttı bile. Kitabın iki ana karakteri Kont Rule (ana erkek karakter) ve Horatia (ana kadın karakter) arasında duygu, his ve romantizm eksikliği o kadar bariz ki, insan bu iki kişinin birbirine aşık olmasını bekleyemiyor bile. Yazar için 'tarihsel aşk romanları denilince akla gelen ilk yazar' deniliyor arka kapakta. Dürüst olmak gerekirse Jane Austen hayranı biri olarak bu yazarın onun tırnağı bile olamayacağını düşünüyorum.
Ben bu düşüncemi sadece tek bir romanına dayanarak verdim. Yazar elli yıllık yazarlık hayatında altmıştan fazla roman yazmış. Ve yazdığı 'tarihsel dönemi' yaşamış biri olarak çok başarılı olduğunu düşünmüyorum. Yazar Georgette Heyer (1902-1974) yılları arasında yaşamış yani Regency dönemi İngiltere'sini yansıttığı romanlarının en azından bir kısmını görme şansına erişmiş.
Yine de dediğim gibi kitapta diyalog ve bol karakterden başka birşey yok. Hatta ben kitabın finaline de baktım. İki ana karakterimiz son 5-6 satırda ancak 'yakınlaşma' diyebileceğimiz bir şeyler yaşıyorlar. Kitapta tek düze bir anlatım ve derinlemesine bir konu yok. Yüzeysel ilişkiler ve bol diyalog içeren kitaplardan hoşlanıyorsanız okuyabilirsiniz. Dediğim gibi 'historical romance' yada 'tarihsel aşk romanları' tutkunuysanız eğer uzak durmanız gereken kitapların başında geliyor.
Toparlamak gerekirse eğer ben ettim siz etmeyin. Sakın almayın ve okumayın! :)
Puan: 10 / -10 (eksi 10)
Out Of Topic Show Konversi KodeHide Konversi Kode Show EmoticonHide Emoticon