Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesi ~ Kellesi Tez Vurula!



Bugün büyük talihsizlik eseri aciline gitmek zorunda olduğum, hayatım boyunca gördüğüm 'en kötü hastane' olarak bir numaraya yerleşen hastane. (İstanbul'daki hemen her hastaneye gitmiş biri olarak söylüyorum bunu) 

Dikkat edin doktorlar kötü demiyorum çünkü hangi doktor olursa olsun o hengamede, karmaşada, kalabalıkta mesleğini hakkı ile icra edebilecek bir doktor tanımıyorum. Bir doktor düşünün; etrafında 8 hasta var, hepsi bir ağızdan dert yanıyor ve doktor da o sırada ilk dinlediği hastanın şikayetine odaklanıp gerekli tahlil ve istekleri yazmaya çabalıyor. Sonra da doktorun ilgisizliği ve yanlış tedavisinden yakınıyoruz. Daha insan olmayı öğrenememişiz ne hasta olmasından bahsediyorsunuz. 

Bir de eğer Küçükçekmece bölgesinde yaşıyorsanız ölseniz dahi kapısından geçmeyin bu hastanenin. İlçe aşırı yoğun suriyeli mültecileri barındırdığından hastanenin halini tahmin bile edemezsiniz. Türkçe hiç bilmiyorlar, dertlerini anlatamıyorlar, doktorlar çaresiz, hastalar çaresiz, personel ise kendi havasında. Eğer şans eseri kürtçe bilen birileri var ise yakınlarda, çat pat anlaşmaya çalışıyorlar. Hele ki kan laboratuvarı görülmeye değer. Türkçe anlamayan bu insanlara kolundan kan alınacağını anlatmaya çabalayan personel kelimelerin yetmediği yerlerde tarzancaya geçiyor.

Tabii ki bu insanlar da sağlık hizmetlerinden faydalanacaklar. Yalnız böyle bir karmaşanın hakim olduğu bir 'acil servis' de hastalara ne kadar kaliteli hizmet verilebilir tartışılır, tartışılmalı. Kapasitesinin kat kat üzerinde hasta bakan doktorlar, kapasitesinin çok çok üzerinde hasta ağırlayan bir acil serviste ateşi var diye eve gönderilen bir hastanın iç kanamadan öldüğünü duymamız çok şaşırtıcı haberler olmaz. Orada olduğum iki saat süre içerisinde beynim bir süre sonra algısını kapatıp duyarsızlığı tercih etti. Ben bir insanım, sıradan bir insanım. O kadar kısa zaman içerisinde çıldırmanın eşiğine geldim. 

Güvenlik canla başla bir şeyleri yoluna koymaya çalışıyor ama sonuçsuz bir çaba bu. İnsanlar sıra bilmiyor, zaten hasta olduklarından tahammül sınırları kat kat azalmış halde. O gün belki de kaç yüzüncü hastasına bakan doktorun (saat 19:00 sıralarında Erişkin Hasta 1 - 698 numaradaydı!! ) teşhis ve tedavi konusunda yargısı şaşmış halde.

Doktorların makine, robot yada köle olduğunu mu düşünüyorsunuz. Acil serviste sıramızın gelmesini beklerken bir süre sonra içeride 'işini' yeterince hızlı yapamayan doktora kızmaya başladığımı fark ettim. Fark ettim ki bu 'kızma' durumu tüm hastalara yayılmış vaziyette. O kalabalıkta içeride canla başla hastalarıyla ilgilenmeye çalışan doktorun çalıştığı şartlara bir daha bakınca, cidden üzüldüm. Hiç kimse bu şartlar altında çalışmamalı. Her mesleğin zorlukları var diye düşünebilirsiniz lakin doktorlarımızın mesleği 'hayatlarımız'! Benim yanlış bir fatura kesmem kimsenin hayatını etkilemezken o doktorun o hengamede atlayacağı bir teşhisin geri dönüşü olmaz.  


Ve lanet olası sağlık sistemimiz, bu sistemsiz hastanede tamamen kördüğüm olmuş halde. 2011 yılında hizmete giren bu hastane 4 yıl içinde adeta dökülüyor. Duvarlardaki boya hakkın rahmetine kavuşmuş, her yer pas kir içinde. Tavanlardan sıvalar dökülüyor. Yaz yaz bitmiyor yahu!! Gitmeyin işte bu hastaneye ne diyeyim ben daha. 

Hasta değildim giderken refakat için oradaydım ama yemin ederim şu an hasta hissediyorum kendimi. Cidden orada mesleklerini icra etmekte olan doktorlarımıza, sağlık personelimize allah sabır versin. Çok zor şartlar altında çalışıyorlar gerçekten. Kendimi düşünüyorum basit muhasebe işlemlerini yaparken, fatura keserken dahi çalan telefonlar dikkatimi dağıtıp asabımı bozarken onlar ne haldedirler kim bilir. Evet onlar da işlerini yapıyorlar. Nasıl ki biz kendimizi 'en iyi şartlar' altında çalışmayı 'hak ettiğimizi' düşünüyorsak, onlar da öyle. 

Şimdi gelip de 'ama doktorlar da çok kibirli bla bla' diye söylenenler olabilir. Olacaktır da.. Sağlık sistemimiz çökmenin eşiğinde çok net söylüyorum. Türkiye'deki doktorlarımızın tüm medeni hakları ellerinden sökülerek alınmışken, üniversite-devlet hastanelerinde asistanları yetiştirecek-eğitecek hoca profesör kalmamışken gelecekte tıp iflas edecektir. Ama Türkiye'de başımız zora sıkıştığında her zaman ne yapıyorsak onu yaparız. Yurt dışından doktor ithal ederiz. Çok güzel ayrıcalıklar veririz bir de onlara; çalışma saatleri dışında muayene hane açabilirler, hafta sonları çalışmazlar, günde belirli sayıda hasta bakarlar vs vs.. Yıllar önce kurbanlık hayvanları nasıl ithal ettiysek ve bu sene de onların önlerine konacak olan samanı da ithal ediyorsak, yakında yabancı doktorları hastanelerimizde görmemiz çok yakındır. 

Tek korkum gelecekte tıp fakültelerini tercih edecek bir gençliğin olmayacağı. Hastanelerimiz neredeyse 'sahra hastaneleri' kıvamına gelmişken, doktorlarımız 'sınır tanımayan doktorlar' gibi dillerini bilmedikleri çeşitli milletlerden insanları tedavi ederken, ülkemiz takvimleri gerilere çok gerilere doğru ilerliyor.

Ama biz en iyisini biliriz.. Doktor dövmeyi bildiğimiz gibi..


Previous
Next Post »
Thanks for your comment